Bizim köy yerlerinde Radyo’ya İredo derlerdi. Radyo çıktıktan sonra köy kahvehanelerinde Ajansların (haberlerin) dinlenilmesinde en önemli müzik ve haber alma kaynağıydı. Radyo’yu dinleyenler ve onun şeklini ve şemalini görenler radyonun nasıl çalıştığına ve konuşan insanların içerisine nasıl sığdığına merak ederler ne yeyip ne içtiği üzerinde konuştuklarını az çok büyüklerimizden dinlemişizdir.Televizyonlar, yok iken radyo’ya karşı büyük bir merakım vardı.
1966’da Dedemin koyun yapağılarını satarak aldığı Sıera marka radyo’yu dedemle dönüşümlü olarak dinlerdik. Haftanın her günü dedem 07.30-13.00-19.00 saatlerinde ajans (haber) dinler, Cumartesi günü ise sıra bana gelirdi. Bende çocuk Tiyatrosunu ve Çocuk Oyunları programlarını dinlerdim.
1972 yıllarında ben ortaokula giderken dedem hastalanıp yatağa yattığında bana radyoyu vererek “götür bu radyoyu o senin, benim sana hatıram olsun” diyerek radyoyu bana vermişti. O radyoyu hala dedemden kalan bir hatıra olarak çalışır vaziyette saklamaktayım. Şu anda bile televizyonlardan fazla radyo dinlemekteyim.
Bir ara Denizli Bizim İller Radyosunda 2000 li yıllarda (2004-2008) “Kültürümüzden Esintiler” Programının hem yapımcısı , hemde sunucusu olarak yüz ellli haftalık programlar yaptım. Her sınıftan, her meslekten çok sayıda konuklar alarak onların kültürlerine ve tanıtımına katkıda bulundum. Radyo’dan kendim program yaptığım için patrondan bir teşekkür belgesi dahi alamazken konuklarıma o günün anısına plakler verdim. Plaket verdiğim konuklarımın sevincine ve duygulu gözyaşlarına çok şahit oldum. Niye ağladıklarını sorduğumda benim onlara verdiğim değere atıfta bulunuyorlardı. Bu yüzden radyo programları yapmak benim için ulaşılmaz bir mutluluk yumağıydı.
O yüzden radyo benim yanımda çok değerli bir yayın organıdır. Sonraları gazete ve dergi çıkardım ama radyonun verdiği tadı ve mutluluğu hiç bir yayın organında bulamadım.
O nedenlerdendir ki anılarımı sizlerle paylaştıktan sonra radyonun tarihçesini sizlerin bilgisine sunuyorum.
Cumhuriyetin ilanından sonra 1925 yılında “Telsiz tesisi hakkında kanun” adıyla bir yasa çıkarılarak ülke genelinde bir telsiz şebekesi kurulmasına karar verildi. Bu amaçla açılan ihale sonucu bir Fransız şirketi telsiz şebekesini yani radyo vericisi kurma işlemini üstlendi. Fransız şirketi 1925 yılında Ankara ve İstanbul’da çalışmalarına başladı. Telsiz vericilerinin inşaatı sürerken radyo yayınının nasıl yapılacağı bilinmiyordu. Bunun için ilk çalışmaları İleri gazetesinin sahibi Sedat Nuri Bey başlattı. Sedat Bey bunun için bir şirket kurdu. 1926 yılında vericilerin yapım işlemi tamamlandığında radyonun kuruluş çalışmaları da başlamıştı. Fakat bu iş için yeterli maddi kaynak yoktu. Sedat Bey bu fikrinden tanıdığı bir ajans sahibine ve o dönemde Mustafa Kemal’in emriyle banka kuran Celal Bayar’a bahsetti. Onlardan bu iş için maddi destek istedi. Sedat Bey, radyonun sadece maddi destekle olmayacağını biliyordu. Teknik destekte şarttı. Bunun için de yeğeni, telsiz meraklısı Hayrettin Bey’e konuyu açtı. Hayrettin Bey işinde uzman biriydi. Çünkü Sultan II. Abdülhamid döneminde evden eve telgraf hattı kurabilen biriydi. Hayrettin Bey bunun üzerine çalışmalara başladı. Projenin hayata geçirilmesi için çalışmalara başlanmıştı. Fakat başlangıç aşamasında bazı sorunlar ortaya çıktı. Hükûmetten bazı kişiler radyonun kurulmasına karşıydı. Ülkenin ve milletin henüz çok geride olduğunu, birçok kişinin bunu hazmetmesinin zor olduğunu, bunlar aşılsa bile eldeki teknik elemanın ve malzemenin yeterli olmayacağını söylediler. Hayrettin Bey onlarla aynı görüşte değildi. Dünyada en çok plak satışının Türkiye’de olduğunu, halkın dinlemeye meraklı olduğunu anlattı. Onun bu çabaları radyo karşıtlarını ikna etmeye yeterli olmadı. Sonunda bu girişimden Mustafa Kemal’e bahsetmeye karar verildi. Mustafa Kemal’in, “Getirsinler de dinleyelim o vakit.” demesi üzerine Hayrettin Bey bütün teçhizatı Orman Çiftliği’ne götürdü. İstasyon ararken bir Rus radyosu çıktı. Mustafa Kemal bir müddet dinledikten sonra birden ayağa kalkarak “Efendiler, bakınız Ruslar şu anda propaganda yapmaktalar. Bu radyo bize ziyadesiyle gerekli.” deyip radyonun hemen kurulmasını emretti. Hükümet, Mustafa Kemal’in bu isteğiyle radyo sisteminin kurulmasına karar verdi. O tarihlerde birçok ülkede radyo yayını olmasına rağmen henüz hiçbir ülkede güçlü ve gelişmiş bir radyo istasyonu yoktu. Diğer ülkelerdeki radyolarının toplam verici güçleri 116 kiloWatt’tı. Ankara ve İstanbul’da kurulacak istasyonların verici güçleri ise 20 ve 250 kiloWatt’tı. Bunlar en güçlü vericiler olarak kurulmuştu. Yapılacak radyo yayınlarının Avrupa’nın her yerinden dinleneceği tahmin edilerek yayınların Türkçenin yanı sıra Fransızca ve Almanca dillerinden de yapılması planlanmıştı. Nihayet takvimler 6 Mayıs 1927’yi gösterdiğinde ilk radyo yayını da başlamıştı. Ankara’da ilk yayınsa Kasım 1927’de yapıldı. Radyonun Anadolu’ya yayılması 1940 ve 1950 yıllarında olmuştu. 1970’li yıllardaysa Türkiye’nin tamamında dinlenmeye başlamıştı.
GÜNDEM
27 Aralık 2024GÜNDEM
27 Aralık 2024ÇEVRE
27 Aralık 2024EKONOMİ
27 Aralık 2024GÜNDEM
27 Aralık 2024GENEL
27 Aralık 2024GÜNDEM
27 Aralık 2024GENEL
27 Aralık 2024YAZARLAR
27 Aralık 2024ÇEVRE
27 Aralık 2024