Havaların soğumasıyla grip ve soğuk algınlığından korunmak isteyen vatandaşlar bitki çaylarına yöneldi. Kış aylarında grip salgının artmasıyla birlikte bitki çayları yoğun talep görüyor. Özellikle kış mevsiminde grip, nezle gibi rahatsızlıkların artmasıyla bitkisel çayların kullanımının da arttığını ifade eden Özçelik, “Yeşil yapraklı bitkiler olan yeşil çay, ıhlamur, nane, adaçayı, ekinezya gibi bitkilerin sıcak suda demlenerek tüketilmesine bitki çayı diyoruz. Genellikle kış aylarında tüketim oranı artmaya başlıyor. Son günlerde grip salgınıyla birlikte daha fazla tüketilmeye başlandı. Bu da bitki çaylarının etkilerini gündeme getirdi. Bitki çayları dozunda tüketilirse faydalıdır. Vücutta oluşan toksinlerin ve ödemlerin atılmasında önemli bir rol oynar. Güçlü antioksidan içerdiği için gribal enfeksiyonların iyileşmesinde destekleyici tedavi olarak tüketiliyor. Günlük 3 fincandan fazla tüketilmemesini öneriyoruz” dedi.
HER BİTKİ ÇAYININ ETKİSİ FARKLI
Her bitkinin etken maddelerinin farklı olduğunu vurgulayan Özçelik, “Zencefil, zerdeçal, ıhlamur, ekinezya gibi bitkiler güçlü antioksidan özellikleriyle biliniyor ve genellikle gribal enfeksiyonlar için kullanılıyor. Melisa, papatya çayları ise sindirim sistemini düzenleyicidir ve yatıştırıcı özellikleriyle bilinir. Hibiskus ise kan oranını ve tansiyonu dengeler. Aynı zamanda kolestrolü düzenleyici etkisiyle biliniyor. Bitki çaylarının hepsinin ayrı ayrı faydaları var. Ama piyasada birkaç bitki karıştırılarak kış çayı olarak satılıyor. Bunları tüketmeden önce vücudumuzun hangi bitki çayına karşı alerjik reaksiyon göstereceğini bilmemiz gerekiyor. Bitki çaylarını sade olarak tüketmek, alerjilerimizi fark etmemizi ve o doğrultuda tüketmemizi sağlar. Karışık bitki çaylarına karşı vücudumuzun ne tepki vereceğini bilmemek, riske girmek demek oluyor” şeklinde konuştu.
DİÜRETİK YAPISINDAN DOLAYI DİKKATLİ TÜKETİLMELİ
Her bitki çayının herkeste aynı etkileri göstermeyeceğini dile getiren Özçelik, “Bitki çaylarının diüretik etkileri bulunuyor. Önerilen dozun üstünde tüketilmesi, vücuttan su çalınmasına yol açar. Tüketilen bitki çayı oranının iki katı su tüketilmesini öneriyoruz. Çünkü bitki çayları daha fazla su kaybetmenize yol açacak, bunu dengelemek için su tüketmeyi ihmal etmemeliyiz. Aynı zamanda bitki çayları yüksek oranda potasyum içeriyor. Yüksek oranda potasyum da böbreklere zarar veriyor. Böbreklerimiz kendini yenilemeyen bir organ bu yüzden çok dikkatli olmalıyız. Böbreklerin iyi süzülmesi için dengeleme işlemi çok önemli. Sadece bitki çayları içerek zayıflamaya çalışan ya da günlük önerilen dozun üstüne çıkarak tüketen ve bu yüzden böbrekleri zarar gören kişilerle karşılaşabiliyoruz. O yüzden azı karar, çoğu zarar düşüncesi ile hareket etmeliyiz.” diye ifade etti.
SOSYAL HAYATI OLUMSUZ ETKİLEYEBİLİR
Bitki çaylarının diüretik etkisi yüzünden sürekli tuvalete gitme ihtiyacı duyulacağına dikkat çeken Özçelik sözlerini şöyle sürdürdü; “Her şeyde olduğu gibi haddinden fazla tüketilen bitki çayları barındırdığı kafein oranı ile kalp çarpıntılarına yol açabilir. Bunun yanında sürekli tuvalete çıkma ihtiyacı hissedileceğinden kişinin günlük hayatını da olumsuz etkiler. Kişilerin ilgi alanlarına, işine, çalışmalarına odaklanmakta sorunlar yaşamasına neden olabilir. Sosyal hayatta da iletişimi olumsuz etkiler” dedi.Durdu KARADEMİR
GÜNDEM
24 Aralık 2024GÜNDEM
24 Aralık 2024ÇEVRE
24 Aralık 2024EKONOMİ
24 Aralık 2024GÜNDEM
24 Aralık 2024GENEL
24 Aralık 2024GÜNDEM
24 Aralık 2024GENEL
24 Aralık 2024YAZARLAR
24 Aralık 2024ÇEVRE
24 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.