Dün uzun zamandır hayalini kurduğum Güney Afrika gezimi tamamlayarak yurda döndüm. Güney Afrika’nın görülmesi gereken şehir ve ülkelerini gezerek çok güzel deneyimler yaşadım. Zimbabve, Zambiya, Bostwana ülkelerine yolculuk yaptım. Afrika denilince ilk akla gelen vahşi doğa ve vahşi hayvanların yaşantılarının arasında kalarak unutulmaz anılarım oldu. Viktorya Şelaleri’ni helikopterle de görme şansını yakaladım. Güney Afrika için anlatacağım o kadar çok şey var ki !! Ayağımın tozuyla kaleme aldığım bu yazımda, Güney Afrika’yı gezmeye başlayacağız.. İstanbul Havalimanı’ndan Türk Hava Yolları’nın gece yarısı seferi ile Güney Afrika’nın Cape Town şehrine ulaştık. Uçak yolculuğumuz yaklaşık 12 saat sürdü. Cape Town, Güney Afrika Kıtası’nın ucunda yer alıyor ve Afrika’nın en gelişmiş şehri. Nüfus olarak Johannesburg’dan sonra ikinci sırada. Cape Town’da kaldığımız süre içerisinde gezdiğimiz yerler; Parlamento Binası, Ümit Burnu ve Kalesi, Reibeck Heykeli, renklilerin ve Müslüman nüfusun yoğun olduğu BoKaap Bölgesi, Adderly Caddesi, şehrin marinası Water Front, Afrika Penguen Adası, Hout Bay Fok Balıkları Adası, Masa Dağı bunlardan bazıları… Güney Afrika’nın coğrafyasından biraz bahsedeyim: Güney Afrika Cumhuriyeti, Afrika Kıtası’nın güneyinde yer alan bir ülkedir. Uluslararası ismi “South Afrika” dır. Afrika Kıtası’nın en zengin ülkesidir.
Güneydoğusunda Hint Okyanusu, güney ve güneybatısında Atlas Okyanusu bulunur. Sınır komşuları Zimbabve, Mozambik, Namibya, Botsvana, Esvatini’dir. Güney Afrika’nın üç başkenti bulunuyor. Yasama başkenti Cape Town, yürütme başkenti Pretoria, yargı başkenti Bloemfontein’dir. Nüfusun çoğunluğu Hristiyan. Resmi dilleri İngilizce ve Afrikaaner. Ayrıca kırsal kesimlerde birçok yerel diller de konuşuluyor. Bunlar arasında Zulu, Xhosa ve Sotho en yaygın kullanılan yerel dilleri. Halkı siyahiler, beyazlar, melezler ve Asyalılar olmak üzere çeşitli renklere sahipler. Sebebi de tarihinde birçok ülkeden daha önce sömürge ülkesi olmasından. 15.yüzyılda Ümit Burnu ve Table Körfezi, Portekizliler tarafından bulununca denizcilerin uğrak yeri olur. Sonrasında Hollandalılar burada küçük bir koloni kurarlar. Bölgede yaşayan yerlilerin bir kısmı iç bölgelere kaçarlar. Hollandalılar, yerlileri ve Güneydoğu Asya’daki kolonilerinden getirdikleri Malayları köle olarak çalıştırırlar. “Renkliler” denilen melez ırk bu şekilde oluşmuş. 1814’teki Paris Antlaşması ile “Cape” adıyla bir İngiliz kolonisi kurulur. 1926’da İngiltere’nin yönetiminden çıkar ve ülkede ırkçı kanunlar uygulanmaya başlar. Siyahilerin kurduğu “Güney Afrika Uusal Kongresi” Teşkilatı, kanunlara karşı koyar ama harekat kanlı bir şekilde bastırılır. Liderleri Nelson Mandela hapse atılır. Ülkede ırkçılığa karşı ayaklanmalar başlar. 1985’te hükümet sıkı yönetim ilan eder. 1990’da seçilen Cumhurbaşkanı F.W. de Klerk, siyahlara bazı haklar tanır ve Nelson Mandela’yı serbest bırakır. 1991’de ırkçı politikalar kaldırılır. 1994’te yapılan seçimlerle Nelson Mandela başkan seçilir. Beyaz azınlık iktidarının sona erdiği yeni bir dönem başlar. İlk defa siyah ve beyazlardan oluşan bir hükümet kurulur. Ülkenin birçok yerinde Nelson Mandela’nın heykellerini görürsünüz. Afrika’yı gezerken ihtişamlı camilere rastladık. 1654’ten sonra Hollandalıların Uzakdoğu sömürgelerinden köle olarak getirdikleri yerlilerle, Hintlilerle Müslümanlık hızlı bir şekilde burada yayılmış.19. yüzyılda Osmanlı Devleti, Cape Müslümanlarının dini eğitimlerini vermek üzere buraya Ebu Bekir Efendi adında bir alimi göndermiş. Şehirde açılan “Mektebi Osmani” nin masrafları Osmanlı tarafından karşılanmış. Cape Town’da gezilecek yerleri kısaca sıralamıştım. Ama şehrin anlatılacak çok hikayesi var… “Cape Town’u anlatmaya devam edelim” diyelim ve Cape Town yazımla görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.