DÜŞÜNME TEMBELİ
Sokak kapısının önünde varsa bir sahanlık orada, yoksa kaldırımda betonun üzerine oturuyor. Altına serdiği bir hasır varsa iyi. Yemeğini, temizliğini evdeki gelinler yapıyorlar, kaynana olup kendi gelinlerine yaptıracakları günleri hayal ederek. O zaman onlar da kapının önünde oturup komşularla sohbet edebilecekler akşama kadar. Erkekler eğer tarla, bağ bahçe işleri yoksa kahvede çene çalıyorlar. Eğer maaşlı bir işi olan bir erkek varsa evde durumlarını çok iyi sayıyorlar. Erkeklerin de kadınların da bunlardan başka eğlenceleri yok. Öyle bir ihtiyaç duymuyorlar.
Çocuklar okul saatleri dışında tozun toprağın içinde oynuyorlar. Onların dersleriyle ilgilenen de yok. Belki çok başarılılar, belki de vasat öğrenciler ama biraz ilgiyle onlar da başarılı olacaklar. Ama kendi hallerine bırakılmışlar, çok da uzun boylu okumalarına gerek yok.
Kimse ben neden daha iyi bir hayat yaşayamıyorum diye sormuyor. Neden çocuklarımı iyi bir okula gönderemiyorum, neden bir meslek sahibi olamıyorlar? Neden biz de arada dışarı yemeğe gidemiyoruz, tatile çıkamıyoruz en azından çevre illeri gezemiyoruz. Sinema, tiyatro, konser görmüyoruz. Televizyonda izlediğimiz hayatları bizim de yaşamaya hakkımız yok mu?
Sormuyorlar.
Düşünmüyorlar.
Düşünmek zordur çünkü. Kafa yormak gerek. Zaman ayırmak gerek. Analiz gerek. Düşünmek için veri gerek. Başkaları senin yerine düşünürken, senin yerine karar verirken ne gerek var yorulmaya, ne gerek var zorlanmaya. Hem kararı sen vermezsen sorumluluğu da almazsın değil mi? Sonuçlarına başkası katlanır.
Öyle zannet sen. Kocan bilir zannediyorsun, ona bırakmışsın kendini. Bilmiyorsun ki onun da bir şey bildiği yok, o da kendinden akıllı zannettiği birine bırakmış düşünmeyi, onu taklit ediyor. Senin üzerine de kurmuş baskısını, bir güzel yönetiyor. Sen de buna izin veriyorsun.
Nerede kırılır bu zincir, biliyor musun? Kadın olarak gücünün, anne olarak etkinin farkına vardığın ve kafanı kullandığın, kadınsın, bilmezsin, anlamazsın diyenlere inanmadığın, aklının kısa olmadığını, yerinin mutfak, elinin hamurlu olmadığını gördüğün zaman. “Eksik etek” olmadığını haykırdığın zaman.
Kadınsın sen. Güçlüsün, doğa en büyük gücü, doğurganlığı vermiş sana. Sen erkeğin yarısı filan değilsin. Eşitsin onunla. Senin dünyayı yöneten, savaşlar kazanan, tarihi değiştiren kadınlardan farkın yok. Hürrem Sultan kadar, Kraliçe Victoria kadar, Kleopatra kadar gücün var senin de. Belki de fırsat verilmiş olsa Marie Curie gibi dünyayı değiştirecek bir buluşa imza atacak kadar akıllısın. Yeter ki düşünmeye başla. Yeteneklerini, üstün olduğun alanları keşfet. O zaman içindeki gücün farkına varacaksın.
Ama kimse sana altın tepside vermez o gücü kullanma hakkını. Sen kazanacaksın. Unutma, haklar verilmez, alınır. Saygı da hak edilmez kazanılır.
Önce kadın, sonra insan olarak haklarını istemezsen senin de tek hedefin kayın validen gibi beton üzerinde sohbet etmek olur.