HAYAT İŞTE
697 okunma

HAYAT İŞTE

ABONE OL
11/08/2022 10:29
HAYAT İŞTE
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Dünyaya geldiğimizde doğal biri içgüdüyle önce karnınızı doyurmaya, sonra yavaş yavaş tanımaya başladığınız annenizi yanınızda tutmaya çalışıyoruz. Sonra gittikçe bağımsızlaşıyor, emeklemeye, sonrasında yürümeye çalışıyoruz. Konuşmayı, anadilimizi öğreniyoruz. İlk iki üç yılımız bu ve benzeri çabalarla geçiyor. Dünyayı tanıyoruz.

Büyüdükçe daha fazla öğrenme çabası içine giriyoruz. Sonra okul başlıyor. Sorunlar da bununla birlikte başlıyor. Artı uzun ve meşakkatli bir yolun başlangıcındayız. Birkaç saatliğine de olsa anneden ayrılma, okula ve öğretmenlere alışma, arkadaş edinme çabasıyla ve bir gruba dahil olma isteğiyle çırpınıyoruz. İleride gideceğimiz her okulda benzer kaygıları yaşayacağız.

Sonuçta güzel arkadaşlıklar kuruyoruz da. Özellikle içinde bulunduğumuz iletişim çağında bu arkadaşlıkların ömür boyu sürmesi daha da kolay.

Yıllar geçiyor, lise sınavlarının kaygısı başlıyor. İyi kötü bir liseye giriyoruz ama rahatladık mı? Tabii ki hayır. Bu kez dev gibi bir üniversite sınavı var önümüzde. Dershaneler, özel dersler, bir yandan da okul derslerimizle boğuşuyoruz.

Üniversiteye girdik. Zorlu vize ve finaller bizi bekliyor. Sene kaybetmeden mezun olabilmek için çırpınıyoruz. “Şu okulu bir bitireyim, rahatlayacağım” diyoruz.

Ama bitince de rahatlayamıyoruz, iş bulma kaygısı yaşıyoruz bu kez. Erkekler askere gidip geliyor. İş bulduysak çok şanslıyız ama bu andan itibaren çevremizdekiler yakamızı bırakmıyor. Ne zaman evleneceğimizi sorup duruyorlar. Evleniyoruz, çocuk soruluyor. Çocuk yapıyoruz, kardeş lazım deniyor. Bu arada bir araba belki bir ev almak için borca giriyoruz. Bir bitirsek borçlarımızı rahatlayacağız.

Çocuklar işten kalan bütün zamanımızı alıyor. Onları büyütüp yuvadan uçurunca rahatlayacağımız düşünürken yaşlanmakta olduğumuzun farkında değiliz henüz.

Çocukların okulları, sınavları derken büyüklerimiz hastalanmaya başlıyor. Sonra sevdiklerimizi birer birer kaybediyoruz.

Bu arada yıllar geçtikçe kendi sağlık sorunlarımız da başlıyor. Hastaneleri daha sık ziyaret etmeye başlıyoruz. Arkadaş sohbetlerinin konusu daha çok sağlık ve ilaçlar oluyor. Çalışmaktan da yorulmuşuz, “ bir emekli, olsam rahat edeceğim” diyoruz.

Derken o eski arkadaşlarımız da birer birer hayata veda ediyor. Gittikçe yalnızlaşıyoruz. Her ölümde yalnızlaşıyoruz. Ve her ölümde bir yandan kaybımıza üzülürken bir yandan dünyada ne kadar zamanımızın kaldığını, sıranın ne zaman bize geleceğini düşünmeye başlıyoruz.

Diyeceğim hayatımız bir telaş, bir koşturmaca içinde geçiyor önce; tam rahata ereceğimiz zaman da kayıplarımızın üzüntüsü başlıyor. Bu arada da hayatı kaçırıyoruz çoğumuz.

Hepimiz bir gün göçüp gideceğiz. Önemli olan bu dünyada olduğumuz süreyi mutlu geçirmek, hayatın ve dünyanın bize sunduğu güzellikleri görebilmek, bunların tadını çıkarabilmek.

Dünyada bir iz bırakabildiysek ne mutlu bize. Ailemize, arkadaşlarımıza güzel anılar bıraktıysak, sevgiyle anılacaksak boşuna yaşamamışız demektir.

Kızılderili atasözünün dediği gibi “ Bir insan onu hatırlayan son kişi öldüğünde ölür.”

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.

Please disable your adblocker or whitelist this site!