Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla İslam dininin öteden beri kadına bahşedip Avrupa kadınlarının mahrum oldukları eşit haklar ve imtiyazlar aşağıdaki şekilde beyan edilir: 1. Kadın erkek gibi fikir ve irade hürriyetine sahiptir. İslam dini, insanlığın olgunluk doruğuna yükselmesi için iki kanat hükmünde olan fikir ve irade hürriyetini erkeğe, kadına eşit şekilde bahşediyor. Erkek de kadın da fikrinde hür oluyor, birbirlerine mütehakkim olmuyor. Ancak erkek idareci ve hakimdir (kavvam), ailenin reisidir. Ev işleri idarecilik ve reislikle düzene gireceğinden reislik, sahiplik ve idarecilik erkeğe verilmiştir. Bütün canlı türlerinde olduğu gibi erkeğin üstünlüğü aşikârdır. Kadın kocasının rızası olmaksızın bir yere çıkmaz. Kadın kocasının malına, evine mukayyet ve mülazim olur. Malından hiç kimseye bir şey vermez. Kavvamiyet, idarecinin halkı idare etmesi demektir. Buna sebep erkeğin hayatın zorluklarına göğüs gererek, geçim yüklerini sırtlayarak kadının nafakasını taahhüt etmesidir. Erkek bu ağır vazifesine mukabil kadından da şeriata uygun olan konularda itaat etmesi(ni istemek) hakkına sahip olur. Erkek kadına hürmet gösterir, onu ailenin işlerine ortak eder, erkeklere yakışır şekilde himaye eder ve nafakasını verir. Erkek bu hakka mukabil iki mühim vazife ile de mükelleftir: İyi geçinmek, arkadaşlık ve bağlılık hakkını gözetmek. “Onlarla iyi geçinin. Şayet onlardan hoşlanmayacak olursanız belki Allah sizin nefret ettiğiniz bir şeyi hayırla doldurmuştur” (Nisa 4/19), “…Onlar sizden en sağlam sözü almışlardır” (Nisa 4/21), ayetleri bu hakikati açıklar. Evlilik akdinden sonra en mühim esas iyi geçinmektir. Karı koca arasında güzel bir ülfet ve muamele bulunmazsa bağlılık devam etmez. Bunun için her biri kendilerine düşen vazifelerde kusur yapmamakla diğerinin haklarına tecavüz etmemekle mükelleftir. Bir defa erkek geçim hallerine katlanıyor, servet sahibi de olsa kadın müşterek nafakada erkeğe ortak olmuyor. Erkek, Müslüman olmasa da karısının nafakasını temin etmeye mecburdur, kadının nafakasının teminde hiçbir kimse kocaya ortak olmuyor, bir de koca iyi geçinmekle vazifeli oluyor. Bunun için de söz veriyor ve bunu taahhüt ediyor. Bu gibi mühim vazifelere karşı kadından şeriata uygun olan konularda itaat istiyor. İslamda kadın rüşd ve kudretten mahrum bir iş makinası değildir, erkeğin saadet ve zevki için bir alet değildir, erkeğin elinde bir şehvet ve hakaret oyuncağı da değildir. Belki tabii haklara sahip bir hayat ortağıdır. Ay gibi bir peyk değil, erkek gibi bir güneştir, erkek gibi şeri sınırları aşmamak ve şeri edep kaidelerini ihlal etmemek şartıyla davranışlarında irade sahibi ve fikirlerinde müstakildir. Ailenin yapısı esir (olan kadın) ve emir (olan erkek)den meydana gelmiş değildir, iki hayat ortağından oluşmuştur. Erkek kadının hayatta iradesini öldüremez, dimağını ezemez, şeriatın bahşettiği hakları istemede ve vazifelerini yapmada hürriyetini kısıtlayamaz. Bununla beraber kadının hürriyeti, iş ve hakların bütününde erkeğe eşit olması demek değildir. Erkek gibi adabı muhafazada ortayolu tutmak, kötülükten uzaklaşmak, haramdan kaçınmak şartıyla hareket ve davranışlarında serbest olması demektir. Kadın erkek gibi aynı gaye için yaratılmıştır: “Ben cin ve insan türünü ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” (Zariyat 51/56) ayeti kadına da erkeğe de aynı gayeyi gösteriyor. 3. Kadın erkek gibi ilim öğrenmekle, itikadi ve ameli hükümlerle mükelleftir. Kadın ittifakla alim olur, müftü olur, veli olur, arif-i billah olur. Öğretmeye, ictihad etmeye de salahiyeti vardır. Nitekim faziletli Müslüman kadınların içinde nice alimler, nice arifler vs. yetişmiştir. Kadın bazı bilgilerimize göre peygamber göndermenin mümkün olduğu zamanlarda Allah’ın fazlı ile peygamber bile olur. Nitekim Hz. İsa’nın annesi Meryem, Hz. Musa’ya bakan Asiye bazı bilginlerimize göre peygamberdirler. 4. Kadın erkek gibi idareci olabilir. Hanefi mezhebine göre had cezaları hariç kadılığın diğer şartlarını kendinde toplayan kadın hukuki konularda kadı olabilir. Kadın yalnız halife olamaz, çünkü halifeliğin esas şartları erkeklerde bulunur. Makamında bulunacaklar için bir eksik olduğuna göre, kadının memleket idaresinde, siyasetin önemli işlerini yürütmede ve hükümlerin tebliğ edilmesi konularında aciz ve yetersiz olduğu şüphe götürmez. 5. Kadın umumiyetle Allah’ın emir ve yasakları karşısında erkek gibidir: “Ben kadın olsun erkek olsun sizden iş yapan birinin amelini zayi etmem” (Ali İmran 3/195), “Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar…” (Ahzab 33/35) ayetleri buna şahittir. 6. Kadın erkek gibi iyiliği emretme, kötülükten sakındırma (emr-i bi’lmaruf, nehy ani’l-münker) ile görevlidir. Kadının bu salahiyeti pek büyük bir salahiyettir. 7. Erkekle olduğu gibi kadınla da Allah’ın hükmü ortaya çıkar. Allah’ın hükmü müftülükle, kadılıkla, rivayetle ortaya çıktığından, kadın fetva vermekle Allah’ın hükmünü haber vermek konusunda adeta Cenab-ı Hakk’ın bir tercümanı; kadılık yapmakla Allah’ın hükmünü haber verme ve yerine getirilmesini istemede adeta Cenab-ı Hakk’ın bir vekili hükmünde olur. Kadın ravi (hadis rivayet eden) olabileceğinden onun diliyle Allah’ın hükmünün lafzı ortaya çıkar. Kadın şahit olabileceğinden onun diliyle hükmün dayandığı sebebi haber vermek ortaya çıkar. Bu hak en büyük bir haktır, bu hakda kadın erkeğe ortaktır. 8. Kadının medeni hakları vardır, Bu haklara istinaden umumi hayata atılabilir. Akitlerde, mukavelelerde, muamelelerde kadının hakları erkeğin hakları gibidir.
GÜNDEM
22 Aralık 2024GÜNDEM
22 Aralık 2024ÇEVRE
22 Aralık 2024EKONOMİ
22 Aralık 2024GÜNDEM
22 Aralık 2024GENEL
22 Aralık 2024GÜNDEM
22 Aralık 2024GENEL
22 Aralık 2024YAZARLAR
22 Aralık 2024ÇEVRE
22 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.