Konnichiwa (Merhaba)… Japonya ve Güney Kore’yi görmek, kalbimin en güzel köşesinde taht kurmuş bir hayaldi benim için. Özellikle Sakura döneminde Japonya‘yı görmek. İki hafta gibi kısa sürede çiçeklerini döken bu kiraz çiçeklerini dökmeden yakalayabilmek. Şimdi bu hayali gerçekleştirmiş olmanın verdiği mutlulukla öncelikle Japonya’yı yazıyorum sonrasında da Güney Kore… Neden Sakura dönemini tercih ettim? Japonya sokaklarını pembe çiçekleriyle güzellik katan Sakura ağaçlarının açması, Japonya’nın en güzel zamanı olarak kabul ediliyor. Japon kültüründe önemli bir yere sahip olan bu ağaç, yeniden doğuşu simgeleyen Türkçe “Kiraz çiçeği” orjinalinde ise “Sakura” olarak biliniyor. Sakuralar, yılda sadece bir defa Mart ayının sonu ile Nisan ayının başlarında açıyor.
Japonya gezimiz; İstanbul Havalimanı’ndan kalkan THY tarifeli uçak yolculuğumuz ile başladı. Yaklaşık 12 saat süren yolculuk sonrası Japonya’nın başkenti Tokyo Narita Havalimanı’na ulaştık. Japonya, Türkiye’ye göre 6 saat ileride olduğu için saatlerimizi 6 saat ileriye aldık. Japonya’nın Tokyo, Osaka, Kyoto, Nara, Kobe, Kamakura şehirlerini ve Hakone, Kişimoto kasabalarını gördüm. Gezerken gördüğüm, bilgi edindiğim Japonya kültüründen biraz bahsedeyim: Trafikte hem araçlar olsun hem de yayalar, hiçbir şekilde trafik kuralı ihlali yapmıyor. Sokaklarda çöp kutusu yok. Çöplerinizi yanınızda taşıyıp bulduğunuz bir yerde atıyorsunuz. Bu sebeple sokaklar ve mekanlar tertemiz. Hani derler ya “Sokakta bir çöp bulamazsın” diye o misal. Sokaklarda, açık mekanlarda sigara içilmiyor. Sokaklara 1-2 km. arayla serpiştirilmiş sigara içme alanları yapılmış. Kalabalık olan alanlara bir de görevli bakıyor. Alan doluysa görevli sırayla alıyor. Diyelim, bir işyerinde çalışıyorsunuz canınız bir sigara çekti: Merdiven aralığı, çatı, tuvalet, bina önü falan içerim demeyin. Japonlar kurallara uyuyorlar ya da uymayanları ikaz ediyorlar. Kaldığımız otellerin önünde dahi içemedik. 500 mt. kadar ilerideki sigara alanlarında içebildik. Zaten otelin resepsiyonundaki görevli sizi yönlendiriyor. İnsana sigarayı bıraktırı, bu alan bulma meselesi. “Herhalde Japonlar da bunu istiyor olmalı” ! Sokaklarda başıboş hiçbir hayvan göremiyorsunuz. Hayvan sahipleri kedilerini, köpeklerini el arabasıyla dolaştırıyor. Japonya’da selamlaşma , iki elini çenenin altında birleştirip hafifçe eğilerek yapılıyor. Eğilmek bir merhabayı ve saygıyı simgeliyor. Tokalaşma, sarılma gibi kavramlar yok. Japon halkı çok çalışıyor. Özellikle erkekler. Bu yüzden internet kafelerde konaklama ve kapsül otel denilen küçük otellerde konaklama kültürü gelişmiş. Kaldığımız otellerin lobisinde diş fırçası, diş macunu, tarak, cilt kremleri, gecelik gibi günlük ihtiyaçları gideren malzemeler bulunuyordu. Konaklamaya gelen alıp odasına çıkıyor. Çalışanlar siyah ya da gri gibi koyu renkli takım kıyafet giymek zorundalar. Resmi dilleri Japonca. İngilizce bilseler de mekan isimleri olsun sokak tabelaları olsun sadece Japonca yazılı. Japonca yazısı, çizimli karakterlerden oluştuğu için biraz zorlandık. Japon gençleri evlenip çocuk sahibi olmak istemiyorlar. Japonya hükümetinin, çocuk sahibi olmaya teşvik etmek için yaptıkları yardımlar da yeterli gelmiyormuş. Japon kadınları, göğüs dekolteli kıyafetler giymiyor. Kısa giymelerinde sorun yok. Yemek kültürü olarak; genelde katı yiyecekler yedikleri için yemekler tabaklarda satılıyor. İçindeki çeşitliliğe göre göre fiyat değişiyor. Ayakta yiyip geçiyorsunuz. Sıvı yemek olarak genelde çorba tüketiyorlar. Masada çatal, kaşığın yanında mutlaka şu meşhur yemek çubuklarından oluyor. Japonlar bu yemek çubuklarına “Hashi”, “Waribashi”, “Chopstick” gibi isimlerle adlandırıyorlar. Çiğ ve soğuk yemekleri, örneğin çiğ balığı (sushi) daha kolay yiyebilmek için bu çubukları kullanıyorlar.
Deniz ürünlerini ve etleri kurutarak da tüketiyorlar. İlginç bulduğum bir durum da, kahvaltı dışında ekmek yemiyorlar. Çocuklarına günde 5 tane yumurta yediriyorlar. Sadece yeşil çay içiyorlar. Bir de farklı Matcha çayları meşhur. Matcha çayını kek, çikolata, gofret gibi tatlılarda kullanıyorlar. Diğer yeşil çaylar dünyanın her bölgesinde yetişebilirken, Matcha, Japonya’ya özgü. Turistlere çay seremonileri düzenleyerek bu çayı sunuyorlar. Bambu ormanı içinde bize düzenledikleri çay seramonisinde Matcha çayı ikram edildi. Ben tadını beğenmedim ve içemedim. Ama hediyelik olarak yakınlarımıza Matcha çaylı gıda ürünlerinden almayı ihmal etmedik. Kaldığımız otellerde ve restoranlarda siyah çay bulamadık. Kahvaltıda peynir, zeytin yok. Japonya’da kaldığım süreç içerisinde peynire , zeytine, siyah çaya hasret kaldım. Oturanlara her türlü konforu sağlayan teknolojik tuvaletlerinden bahsetmeden geçemeyeceğim. İlk başta tuvaletlerini çözmek için bayağı uğraştık. Klozetlerin üzerinde on tane kadar düğme var. Hepsinin de birer fonksiyonu var. Bastığınızda ya bir tane taharet çubuğu çıkıyor ya da havalandırması çalışıyor. Klozete oturduğunuzda adeta bir sıcaklık hissediyorsunuz. Klozetin ısısı isteğe bağlı olarak ayarlanabiliyor. Tuvalette sesinizi kimsenin duymasını istemiyor musunuz? O zaman ses tuşuna basıp sifon sesi çıkarmaya başlayabilirsiniz. Kurutma özelliği de mevcut.
Aynı saç kurutma makinesi gibi ama çepeçevre sıcak hava üfleyerek kurutuyor. Sifon düğmesini bulmak için de bir hayli çaba harcıyorsunuz. Çoğu da sensörlü. Araçların direksiyonu sağda. Trafik soldan işliyor. Trafiğin soldan akan bazı ülkelerin, zamanında İngiliz sömürgesi olması trafiğin neden soldan aktığını açıklıyor. Ancak tarihlerinde hiçbir zaman İngiliz sömürgesi altına girmemiş olan Japonya trafiğinin soldan akmasının başka etkenleri varmış: Japonya’da 12. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar devam eden dönemde Samuraylar, ülkenin en güçlü ve saygın sınıfıymış. Samuraylar at üzerinde kılıç kullanırken, sağ ellerini kullanmaları gerekiyormuş. Bu yüzden at arabaları ve yayalar da yolun solundan gitmeyi tercih ediyorlarmış. Ayrıca Japonya’nın ilk demir yolu hattı da İngiltere’den alınan trenlerle ve İngiliz mühendislerin yardımıyla kurulmuş. Bildiğiniz gibi Japonya, teknolojide dünya devi olmayı başarmış. Bic Camera Teknoloji Mağazası’na girdiğimizde, teknolojik ürünlerin çeşitliliği ve fiyatların Türkiye’ye göre ucuz olması dikkatimizi çekti. Alışveriş yapmanın tam yeri. Japonya, Türklerden vize istemediği için Japonya’ya gitmek de daha bir kolay. Japonya için anlatılacak çok şey var !! Yazımın devamı olarak Japonya’da görülecek yerleri anlatacağım. Görüşmek dileğiyle… Sayonara (Hoşçakalın).
GÜNDEM
03 Aralık 2024GÜNDEM
03 Aralık 2024ÇEVRE
03 Aralık 2024EKONOMİ
03 Aralık 2024GÜNDEM
03 Aralık 2024GENEL
03 Aralık 2024GÜNDEM
03 Aralık 2024GENEL
03 Aralık 2024YAZARLAR
03 Aralık 2024ÇEVRE
03 Aralık 2024Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.