KEŞKE ESKİLERDE KALMAK MÜMKÜN OLSA

Teknoloji çocukları var artık hayatımızda.  Parkta oynayan çocuklar görmek çok zor artık. Arkadaşlıkları bile bilgisayar üzerinden birçoğunun. Oyun adıyla kaydetmişler birbirlerini. Önceden biz lakap takardık seslenmek için. Bu aslında arkadaşımızı ne kadar tanıdığımızla ilgiliydi. Onun en iyi bildiğimiz yanıyla adını değiştirirdik. Şimdi ki çocuklarda hangi oyunu en iyi kim oynuyorsa onun adını takıyorlar birbirlerine. Onu da yeni öğrendim. Geçen gün kardeşimin telefonunda gördüm, Türkçe kayıtlı arkadaşı yok denecek kadar az resmen. İlk başta anlamadım sorunca söyledi. Sınıfından Burak, en iyi robotmuş da ona o yüzden ‘demir adam’ diyorlarmış. Tabi hep İngilizce. Teknoloji çağı çocukları bunlar. Sibel Can’ın lale devri çocukları gibi bu devrin çocukları da ekran çocukları. Ben öyle diyorum. Yüz yüze hiçbir hayatları yok. Her şeyleri ekran üzerinden. Bir yıl öncesine kadar çok zor olsa da bizimkini ekmek almaya yollayabiliyordum. Şimdi ise internetten sipariş veriyor. Evet evet yanlış duymadınız ekmeği bile, internetten getirtiyor. Geçenlerde domates bile aldı. Tarttırdı hatta. Ben şaşkınlıkla onu izledim. Dedim ya her şey ekrandan artık yine. Kavga bile ediyorlar oradan. Saç baş yolmak falan da yok tek tuşla engelle gitsin var hayatlarında. Bilemiyorum artık böyle mi güzel yoksa bizim yaşadığımız mı güzeldi. Bizim oyuncaklarımız bile somuttu şimdi ki oyuncakları bile oyunları gibi soyut. Robotun elbisesi yokmuş. Seviye atlayınca alabiliyormuş. Bak sen! Çıplak robot mu olur be. Bizim arkadaşlarımız bebeklerine elbiselerini babaanneleri, anneanneleri dikerdi. Hatta bir tık ilerisi bile vardı. Beşik bile yaparlardı. Tellerden arabalar, mandallardan Legolarımız bile vardı. Neymiş öyle somut oyuncak mı olur. Zaten çoğu oyunda şiddet içerikli. Hep ellerinde silah, top tank tüfek. Teknolojik ekran çocukları bu yüzden mi agresifler acaba. Ya da çözümleyemedikleri her problemlerinde şiddete başvuruyorlar. Ya da direk içine kapanıp yeni bir psikolojik vakaya dönüşüyorlar. Yapmayın ya arkadaşlar, bağımlı olmayın şu ekranlara bu kadar. Dışarıda hayat çok güzel. Hem daha verimli işler yapabilirsiniz. Ekranda bir arkadaşınızın gülüşünü göremezsiniz ama yanınızdayken kahkahası ile inleyen kulaklarınız bile sizi mutlu edebilir. Ekranlara birazcık ara versek de gerçek hayata mı dönsek acaba. Eskinin özlemi anısı çok fazlası ile hissediliyor. Nerde kaldı ki eski arkadaşlık dostluk sırdaşlık. Bir ortamda toplanmışız özlem giderelim derken bir bakıyorsunuz sağınıza solunuza ellerinde telefonlar farklı bilmediğimiz uygulamalara dalıp gitmişiz kendimizden geçmişiz. Bu teknoloji yüzünden her şeyimizi kaybeder olduk. Eşimizle çocuğumuzla ilgilenmez olduk. Ne kadar kötü bir alışkanlık. Anneler bile çocuk ağlıyor susmuyor diye hemen eline telefonu veriyor. Küçücük çocuğa erkenden bu alışkanlığa atıyor. Peki ya sonra ne oluyor çocuk da ona alışıyor her seferinde tekrar istiyor tekrar istiyor. Yapmayın bu çözüm değil bunu kendinize çocuklarınıza ailenize yapmayın. Onları teknolojiden zararlı alışkanlıklardan uzak tutun. Kendimiz çocukluğumuzda nasıl mutlu özgür eğlenceli deli dolu yaşadıysak onlara da bunları da yaşatmaya çalışalım. Kendimiz de bu teknolojinin  için de boğulup gitmeyelim sevdiklerimizin kıymetini bilelim onlarla geçirdiğimiz her dakika kıymetli onlarla yaşadıklarımızın değerini bilelim. Bir araya geldiğimizde bol kahkahalarımızla sohbetlerimizle vakitlerimizi kullanalım. Birbirimizi yok etmeyelim sevgiyle kalalım…