Geçtiğimiz günlerde arka arkaya meslek günleri kutladık. 24 Kasım Öğretmenler Günü, 22 Kasım’da, her zaman Öğretmenler Günü’nün gölgesinde kalan Dünya Diş Hekimleri Günü, 20 Kasımda Dünya Bilgisayar Mühendisleri Günü, 4 Aralık’ta Dünya Madenciler Günü ve 5 Kasım’da Dünya Mühendisler Günü.
Bütün bu meslekleri icra etmekte olanları, eğitimini almakta olanları ve emeklilerini tebrik ederim.
Ben bugün mühendislerimize ve mühendisliğe değinmek istiyorum.
İnsanoğlu yerleşik düzene geçerek mesken yapımından toprağın işlenmesine kadar çok geniş bir alanda teknik ve teknolojik gelişimini sürdürmüştür. Teknolojik insan, yaratıcılığın yanı sıra duvar resimleri ve süsleri, ölü gömme ritüeli gibi daha uygar bir yaşamın belirtilerini vermiştir. Bundan 10.000 yıl önce başladığı tahmin edilen Tarım Devrimi ile yerleşik yaşama geçen insanlar, nüfusun hızla artması neticesinde ellerindeki kaynakları daha verimli kullanabilmek adına vahşi bitki türlerini evrimleştirdiler ve ekme, biçme, alet yapma, avlanma, balık avlama, yük taşıma gibi eylemleri kolaylaştıracak hatta mümkün kılacak araçlar ve basit aparatlar icat etmeye başladılar.
Daha sonra tekerleğin icadından bina tasarımlarına, piramitlerden Da Vinci’nin icat ve çizimlerine, dünyanın ilk mühendislik uygulamaları arasında kalan kanallardan surlara, açıölçerden abaküse arazi ölçümleri, geçitler ve su değirmenlerinden, köprü, gemi, liman inşaatlarına, baruttan, matbaa ve sanayi devrimine kadar pek çok icatlar mühendislik bilimi ve mühendisler sayesinde gerçekleşti.
Başta tıp olmak üzere pek çok bilim dalına da büyük destek veren mühendisliğin pek çok kolu var. Dünya aslında pozitif bilimlerin üzerinde, bilim mühendislerin omuzlarında duruyor. Bir ülkenin çağı yakalaması, gelişmesi ve büyümesi bilime ve fenne, dolayısıyla mühendislerine verdiği önemle doğru orantılıdır.
İçinde o kadar çok yeteneği bir arada barındırıyor ki mühendislik, o kafalara şaşırmamak, hayran olmamak mümkün değil. Müthiş bir bilgi birikimi ve bunu depolayacak hafıza gücü, analiz yeteneği, veri işleme ve analiz etme yeteneği, sentez yeteneği, problem tanımlama ve çözme becerisi, tasarım gücü, yaratıcılık, hayal gücü, sanatkârlık, azim sabır, sebat ve inanç. Daha ilk aklıma gelenler bunlar ve bunları bir arada barındıran inanılmaz bir beyin bu özel insanlara bahşedilmiş bir hazine.
Bugün hali hazırda çalışan mühendislerimiz ve mesleğe yeni adım atan ve atmak üzere olan binlerce genç mühendisimiz var. Onların tasarım fikirlerinin nasıl oluşup şekillendirildiğini ve nasıl gerçekleştirildiğini normal zekâya sahip bir insanın anlayabilmesi mümkün değil.
Bir düşünelim; bizler daha televizyonlara görüntülerin nasıl geldiğini, bir kâğıt üzerindeki metnin telefon aracılığıyla kilometrelerce ötedeki cihazdan nasıl aynen çıktığını anlayamamışken elektronik posta, mobil telefonlar, yapay zekâ, gelişmiş tıbbi görüntüleme teknikler, mühendisler sayesinde hızla ve arka arkaya hayatımıza girdi. Büyük bir hızla da ilerleyecek.
Biz ne yazık ki pırıl pırıl genç mühendisimizi, ülkemizde tutamıyoruz. Bu genç beyinler gerek ödenek yokluğu nedeniyle projelerinin desteklenmemesi, gerek işsizli, gerekse düşük ücretler nedeniyle yurt dışında çalışmayı tercih ediyorlar. Oysa kafalarında hayata geçmek için desteklenip geliştirilmeyi bekleyen öyle projeler, öyle müthiş fikirler var ki, bunların ülkemizde kalmamasına üzülmemek elde değil.
Ülkemizin gelişmesi için buna karşı acil çözümler getirilmesi en büyük dileğimiz.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.