RESULULLAH’IN KUBA HUTBESİ
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) Kuba’ya gelişinden bir müddet sonra 12 Rebiülevvel 622 Cuma günü beraberindeki kalabalıkla birlikte, develerle Medine’ye hareket etti. Resulullah (s.a.v.) yolda iken öğle vakti gelince Rânûnâ Vadisi’nde arka arkaya iki hutbe okuyarak Cuma Namazı’nı kıldırdı. Hz.Muhammed’in (s.a.v.) burada ilk hutbesini vermesi ve ilk Cuma Namazını kıldırmasının ardından her Cuma, Cuma Namazı için bir araya geldiler ve hutbelerle kendilerini hesaba çekme fırsatı buldular.Ayrıca Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ilk Cuma Namazının kıldırıp ilk hutbesini verdiği Rânûnâ Vadisi mevkiinde bugün Cuma Mescidi yer almaktadır. Cuma Mescidi, yaşanan bu önemli tarihi olayı ve mübarek Cuma namazının önemini hatırlatan bir nişan olarak simgeleşmiştir.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) İlk Cuma Hutbeleri KUBA HUTBESİ “Ey insanlar! Ölmeden önce tövbe edin; fırsat elde iken sâlih ameller işlemeye bakın! Gizli-açık bolca sadaka vermek ve Allah’ı çok çok zikretmekle Rabbinizle aranızı düzeltin! Böyle yaparsanız, rızıklandırılır, yardım görür ve kaçırmış olduğunuz şeyleri elde edersiniz. Biliniz ki Allah, bu yılınızın bu ayında, bu yerde size kıyamete kadar «cuma na¬mazı»nı farz kılmıştır. Adil olsun-olmasın, başında bir imâm varken benim sağlığımda veya benden sonra her kim hafife alarak veya inkâr ederek bu namazı bırakırsa, onun iki yakası bir araya gelmesin! Ve Allah, onun işlerini başarıya ulaştırmasın! O kimsenin başka namazı yoktur; tövbe edenler müstesna… Çünkü kim tövbe ederse, Allah onun tövbesini kabul eder.” (İbn-i Mâce, İkâme, 78) “Ey insanlar! Sağlığınızda ahiretiniz için hazırlık yapınız!
Muhakkak her biriniz ölecek ve sürüsünü çobansız bırakacaktır. Sonra Allah, ona tercümansız ve vasıtasız olarak diyecek ki: «Benim Resulüm gelip de size emirlerimi bildirmedi mi? Ben sana mal-mülk verdim, pek çok iyiliklerde, ihsanlarda bulundum; sen kendin için ne getirdin?» Bu sual ile karşılaşan herkes, sağa-sola bakacak bir şey göremeyecek, önüne baktığı zaman cehennemi görecek… O halde uyanınız! Kim yarım hurma ile dahi ateşten korunmaya muktedirse, onu yapsın! Kim ki o yarım hurmayı bulamazsa, bari tatlı bir söz söyleyerek iyilik etmeye çalışsın! Çünkü bir iyiliğe on mislinden yedi yüz misline kadar sevap verilir. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun!” (İbn-i Hişâm, I, 118-119, Beyhakî, Delâil, II, 524) 2. Hutbe “Allah’a hamd ederim ve O’ndan yardım dilerim. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allah’a sığınırız. Allah’ın hidayete erdirdiğini kimse saptıramaz; saptırdığını da kimse doğru yola iletemez. Şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur. O, birdir; ortağı yoktur. Sözlerin en güzeli Allah’ın kitabıdır. Allah, kimin kalbini Kur’an’la süsler ve onu küfürden sonra İslâm’a hidayet buyurur, o da Kur’an’ı başka sözlere tercih ederse, işte o kimse kurtuluşa ermiştir.
Doğrusu Allah’ın kitabı, sözlerin en güzeli ve en belîğidir. Allah’ın sevdiğini seviniz! Allah’ın Kelâmı’ndan ve O’nu zikretmekten usanmayınız. Allah’ın Kelâmı’ndan kalbinize darlık gelmesin! Çünkü Allah’ın Kelâmı, her şeyin üstününü ayırıp seçer. Amellerin hayırlısını, kulların seçkini olan peygamberleri, kıssaların en güzel ve ibretlilerini anlatır. Helal ve haramı açıklar. Siz ancak Allah’a ibadet ediniz ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayınız! O’ndan hakkı ile sakınınız! Yaptığınız iyi işleri diliniz te’yîd etsin! Allah’ın Kelâmı ile birbirinizi seviniz! Muhakkak biliniz ki Allah Teâlâ, ahdini bozanlara gazap eder. Allâh’ın selâmı üzerinize olsun!” (Beyhakî, Delâil, II, 524-525)