RODOS (RHODES) -ŞÖVALYELER ADASI
Bayramda ailecek tatil için Marmaris’i düşünürken baktık ki oteller pahalı birden rotamızı Rodos Adası’na çevirdik. Booking.com’dan Rodos’taki kiralık ev fiyatlarına baktık. Daha ucuz olduğunu görünce hemen rezervasyonumuzu yaptık. Feribot biletlerimizi aldık. Bizde yeşil pasaport olduğu için sıkıntı yaşamadık. Ama bayramda önceden kapıda vize yaptıran Türk vatandaşları adalara alınmamış, mağdur olmuşlar. Rodos Adası da buna dahil. Sebebi de; bayramda yaşanan yoğunluktan dolayı Yunan yetkilileri, adalara belirli bir sayıda kapıda vize yaptıranları almak istemişler. Aylar öncesinden kapı vizesi ve rezervasyonu yaptıran Türk vatandaşları geri çevrilmiş. Yeşil pasaportu ve Schengen vizesi olanlar sıkıntı yaşamamışlar. Marmaris’ten, Bodrum’dan ve Fethiye’den Rodos’a feribot seferleri yapılıyor. Biz Marmaris’ten gitmeyi tercih ettik. Marmaris’ten Rodos’a sabah, öğle ve akşam saatlerinde feribot kalkıyor. Biz 16.45 feribotuna bindik. Yolculuk 1 saat sürdü. Rodos’a varınca kiraladığımız eve yerleştik. Sonrasında Rodos akşamlarına attık kendimizi. Gece 01.00’den sonra müzik yasağı olduğu için geç saatlerde sessizlik hakimdi. Rodos’a ilk 2015 yılında gitmiştim. O zaman müzik yasağı olmadığı için sabaha kadar meydanlar daha coşkuluydu. 9 sene önce gördüğüm Rodos’ta hiçbir değişiklik yok. O zaman da olduğu gibi şimdi de turist oldukça fazla. Rodos’ta Eski Şehir ve Yeni Şehir olarak adlandırılan iki bölge var. Buralarda tercihinize göre oteller bulunuyor. Eski Şehir Bölgesi’nde oteller butik tarzı küçük oteller. Yeni Şehir Bölgesi’ndeki oteller, daha yeni ve modern. Rodos’a varınca ilk görmek istediğim yer, Rodos Şövalyeleri de denilen St.John Şövalyeleri’nin inşa ettiği ve kale surlarıyla adayı çevirdikleri Eski Şehir Bölgesi’ydi. Feribotla limana varırken bu tarihi şehir, görkemli surlarıyla sizi karşılıyor. Eski Şehir Bölgesi’nde Büyük Üstadlar Sarayı görülecek yerler arasında. Sarayın içerisinde 150’den fazla oda var. Müze olarak ziyarete açık. Saraydan çıkıp yokuş aşağı indiğinizde meşhur Şövalyeler Sokağı’na varıyorsunuz. Burada şövalyelerin yaşadığı binalar, Osmanlı’dan kalma tarihi çeşmeler, gotik tarzı kiliseler dikkat çekiyor. Zemini taştan olan bu sokağı mutlaka yürümelisiniz. Gezerken birçok yerde Osmanlı eserlerine rastlarsınız. Pembe renkli kubbesiyle Kanuni Sultan Süleyman Camisi, Mustafa Paşa Camisi (Türkler nikah salonu olarak kullanıyorlar), Recep Paşa Camisi, İbrahim Paşa Camisi, Fethi Paşa Kütüphanesi, Osmanlı çeşmeleri ve Osmanlı mezarlığı bunlar arasında. Adanın tarihine bakarsak; Ada, Orta Çağ döneminde Rodos Şövalyeleri’nin yönetimi altındaymış. Şu anki tarihi dokusu, o dönemden kalma. Rodos’ta olduğu gibi kuşattıkları her şehri, düşmanlardan savunmak için yüksek surlarla çevirmişler. Malta’ya, Kıbrıs’a, Kos Adası’na gittiğimde görmüştüm. Buralarda da yaşadıkları dönemde aynı surları inşa etmişler. Peki bu St.John Şövalyeleri kimlerdir ? Tarihi geçmişlerine bakarsak; Kudüs’te hastalara bakan bir sağlık kuruluşu olarak ortaya çıkar. Sonrasında bir tarikat olarak Katolik Kilisesi’ne bağlanırlar. Ekonomik açıdan güçlenerek, bir donanmaya ve orduya sahip olurlar. Askeri bir kimliğe dönüşürler. 1187 yılında Selahaddin Eyyubi tarafından Kudüs alınınca Kıbrıs’a gitmek zorunda kalırlar. Sonrasında Menteşoğulları’nın hakimiyetinde bulunan Rodos’u ele geçirirler. Burayı tarikatın merkezi yaparlar. 1522’de Kanuni Sultan Süleyman, altı aylık bir kuşatmadan sonra adayı Şövalyelerin elinden alır. Şövalyeler, Sicilya Krallığı’na Malta’ya kaçarlar. Yaşadıkları yere göre isimlendirilirler. Hospitalier, Aziz Yuhanna, Rodos, Malta Şövalyeleri gibi…Rodos Adası, 400 yıl Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde kalır. 1912’de Trablusgarp Savaşı’nda, İtalya’ya sonrasında İtalya’nın 1947’de Paris Antlaşması’nı imzalamasıyla, Oniki Adalar’ın tümü Yunanistan’a verilir. 1923’te yapılan mübadeleden Rodos’ta yaşayan Türkler etkilenmez ve orada yaşamaya devam ederler. Alışveriş yaparken orada yaşayan birkaç Türk’e rastladım. Onlarla biraz sohbet ettim. Eski Şehrin en hareketli meydanı, Hipokrat Meydanı’dır. Ortasında çeşme bulunan meydanda oturmak için merdivenler yapılmış. Burada oturup gece geç saatlere kadar meydan eğlencelerini izleyebilirsiniz. Rodos’ta görülecek diğer yerler; Arkeoloji Müzesi, Hipokrat Ağacı, Akropolis Antik Kenti, Apollan Tapınağı ve Antik Kenti, Anthony Quinn’in film çektiği Anthony Quinn Plajı, Meryem Ana Kilisesi, Su Parkı, Rodos Akvaryumu bunlar arasındadır. Şehrin merkezinde bulunan ve en meşhur plajı olan Elli Plajı’na yürüyerek gidilebiliyor. Eski Şehir’den çıkıp Yeni Şehir tarafına yürüdüğünüzde, sıralanmış yel değirmenlerini görürsünüz. Devamında Mandraki Limanı’na varırsınız. İki sütun üzerinde geyik heykelleri göze çarpar. M.Ö.dönemlerde geyiklerin olduğu yerde ayaklarını basmış dev bir erkek heykelin olduğu, bacaklarının arasından gemilerin geçtiği, bu heykelin Yunan Güneş Tanrısı Helios’un olduğu, heykelin bir deprem sırasında yıkıldığı söylenir. Günümüzde bu heykelden kalan birşey yok. Kartpostalların, magnetlerin, fotoğrafların üzerinde adanın simgesi olarak bu heykelin resmini görürsünüz. Ada merkezi dışında vakit geçirebileceğiniz Faliraki, Lindos gibi birçok kasaba ve plajlar da bulunuyor. Rodos’a gittiğinizde, Lindos’a mutlaka uğrayın. Merkeze 30 dakika uzaklıkta. Lindos, bir tepe üzerine kurulmuş, beyaz evleriyle, şirin dar sokaklarıyla turistlerin uğrak noktası. En tepesinde Lindos Akropolisi bulunuyor. Tepeye yürüyerek çıkmak istemezseniz eşeklerle de çıkabiliyorsunuz. Lindos’un her iki tarafında doğa harikası iki plaj bulunuyor. Benim de bir günümü geçirdiğim Lindos’ta güzel bir anım vardır. Rodos merkezinden Lindos’a gitmek için bindiğim otobüsün Lindos’u geçtiğini 1 saat sonrasında farkettim. Şoföre sorduğumda Lindos’u geçtiğimizi söyledi. Beni bir görevli yardımıyla dönen otobüsle ücretsiz Lindos’a gitmemi sağlamışlardı. Bu yardımı minnetle hatırlarım. Rodos Adası, Ege Denizi’nde Oniki Adalar’ın en büyüğü ve en popüler adası. Türkiye kıyısı olarak da Bozburun’a en yakın noktasıdır. Adanın “Gyros” yemeği meşhur. Bir akşam yemeğimizde, Gyros yedik. Lezzeti, bizim dönere benziyor. Şişte pişirilen tavuk, kuzu veya domuz eti bir yufkaya ya da pideye sarılarak yeniliyor. Ayrıca dürümün içine cacık sosu, domates, marul, soğan, salatalık gibi sebzeler de konuluyor. Limanda dolaşırken, yine bir Yunan Adası olan Simi (Symi) Adası’na günübirlik feribotların gittiğini öğrendik. Osmanlı’daki ismi Sömbeki. Ertesi gün sabah feribotuna binerek, 45 dakikalık bir yolculuk sonrası Simi Adası’na vardık. Burada günümüzü geçirerek akşam feribotuyla Rodos’a geri döndük. Simi Adası, küçük sakin bir ada. Rengarenk evleriyle, doğasıyla tam kartpostallık. Rodos’a gittiğinizde bu adayı da görmenizi tavsiye ederim. Bol gezili günleriniz olsun...
NOT: Çöplerimizi doğaya atmayalım. Temiz çevre, temiz yaşam !!