TÜKÜRÜK BEZİ TÜMÖRÜNE DİKKAT!
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çetin Vural, çocuklar dahil her yaş grubunda görülse de, tükürük bezi tümörlerinde hastaların büyük çoğunluğunu 40-70 yaş grubunun oluşturduğunu belirterek, “Neyse ki bu tümörlerinin yüzde 70-80 gibi yüksek bir oranı iyi huylu oluyor. Ancak iyi huylu tümörlerin bazıları zamanla karakter değiştirerek kötü huylu tümöre dönüşebildikleri için ihmal edilmemeleri gerekiyor” diyor.
Dünya istatistikleri, 100 bin kişilik bir toplulukta, bir yıl içinde bir yeni kötü huylu ve 3-4 iyi huylu tükürük bezi tümörü ortaya çıkacağına işaret ediyor. Ülkemiz nüfusunu 85 milyon kabul edersek, her yıl 850-1000 tükürük bezi kanseri ve 4 bin kadar iyi huylu tükürük bezi tümörü oluşacağı tahmin ediliyor. Acıbadem Dr. Şinasi Can (Kadıköy) Hastanesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çetin Vural, her tümörde olduğu gibi tükürük bezi tümörlerinde de erken tanının tedaviyi kolaylaştırdığına dikkat çekerek, “Günümüzde tıbbi teknoloji ve cerrahi tekniklerdeki gelişmeler sayesinde, geç kalmadan uygulanmış ve doğru planlanmış iyi huylu tükürük bezi tümörlerinin tamamına yakını, kötü huylu tükürük bezi tümörlerinin de önemli bir kısmı, bir daha geri gelmemek üzere hastanın hayatından çıkıyor. Çoğu hastada geriye kalan tek şey, dikkatli bir gözün bile zor fark edeceği ince bir iz oluyor” diyor.
AĞRISIZ ŞİŞLİĞE DİKKAT!
Tükürük bezi tümörleri; yüz, boyun, ağız içi (damak, dil) ve yutak gibi bölgelerde çoğu kez ‘ağrısız şişlik’ şeklinde ortaya çıkıyor. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çetin Vural, tükürük bezi tümörlerinin en sık kulak önündeki tükürük bezinde geliştiklerini belirterek, “Dolayısıyla hastaların büyük çoğunluğu kulağının önünde veya hemen altında şişlik ya da kitle yakınmasıyla hekime başvuruyorlar. Tümör çene altı tükürük bezinde oluştuğunda ise çene altında şişlik/kitle ya da ağız içinde, damakta geliştiyse o bölgede kitle yakınması söz konusu oluyor” diye konuşuyor. Bazı hastalarda tümör dışarıdan fark edilmeyecek şekilde derinlerde yerleşiyor. Bu tümörler çoğu kez baş boyun bölgesinin başka sorunları için istenilen BT, MR veya ultrason gibi görüntüleme yöntemlerinde tesadüfen tespit ediliyor.
‘YAĞ BEZESİDİR’ DİYE DÜŞÜNMEYİN!
İyi huylu tükürük bezi tümörlerinin genellikle yavaş büyüdüklerine dikkat çeken Prof. Dr. Çetin Vural, “Hastalar başlangıç aşamasında tümörün yağ veya lenf bezesi olduğunu düşünüp, doktora başvurmakta gecikebiliyor. Ancak kötü huylu tümörler ilerleyen zamanda çevre dokuları işgal ederek ve yüz sinirini kemirerek yüz felci gibi ciddi sorunlara yol açabiliyor, uzak organlara metastaz yaparak hayatı tehdit edebiliyor. Bu nedenle şişliklerin asla ihmal edilmemeleri gerekiyor” diyor.
TÜTÜN CİDDİ BİR RİSK FAKTÖRÜ
İyi veya kötü huylu tükürük bezi tümörlerinin sebebi çoğu kez tam anlamıyla bilinmiyor. Ancak çoğu tümör gibi sigara, tütün ve radyasyona maruz kalmak bu tümörlerin oluşumunda risk faktörü olarak suçlanıyor. Warthin tümörü adı verilen tümör ise hemen her zaman uzun süredir tütün kullanan hastalarda görülüyor.
EN ETKİLİ YÖNTEM CERRAHİ TEDAVİ
Tükürük bezi tümörlerinde en etkili tedavi yöntemi, hemen her zaman, ameliyat oluyor. Cerrahi yöntemle tümör, çoğu kez çevresindeki bir miktar sağlıklı dokuyla birlikte ve bölgede bulunan yüz siniri gibi hayati yapılar korunarak, çıkartılıyor. İyi huylu veya düşük dereceli (az saldırgan) kötü huylu tümörlerde, başarıyla yapılmış cerrahi yöntemle, tümörün hastanın hayatından tamamen çıkması çoğu kez mümkün oluyor. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çetin Vural, ancak yüksek derece (daha saldırgan) kötü huylu tümör varlığında cerrahi işlem sonrasında radyoterapi yönteminin (ışın tedavisi) de tedavi planına eklenebildiğini belirtiyor.
SİNİR MONİTÖRÜYLE MİNİMUM RİSK!
Tükürük bezi tümörlerinin ameliyatlarında yüz sinirinin zarar görmesi riski hastaların en çok kaygılandıkları sorunların başında geliyor. Son yıllarda, özellikle yüz sinirinin içinden geçtiği parotis tükürük bezinde yerleşmiş olan tümörlerin ameliyatla çıkartılmasında ‘sinir monitörü’ adı verilen bir yöntem yaygın olarak kullanılıyor. Prof. Dr. Çetin Vural, “Bu yöntem ameliyat sırasında yüz siniri ve dallarının korunmasını kolaylaştırıyor, ameliyatın daha güvenli bir şekilde tamamlanmasına katkıda bulunuyor” diyor.
Editör: Abdullah GÖNÜLTAŞ / HABER MERKEZİ