TÜTÜN VE SİGARA
12 okunma

TÜTÜN VE SİGARA

9 Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü'nde sigaranın zararları ve tütün kullanımının tarihçesi gündemde. Sigara, bağımlılık yapıcı etkisi ve sağlık üzerindeki olumsuz sonuçlarıyla bilinirken, pasif içicilik de ciddi sağlık riskleri taşımaktadır. Kapalı alanlarda sigara yasağı dünya genelinde yaygınlaşırken, sigarayı bırakmak isteyenler için çeşitli destek mekanizmaları sunuluyor. Sigara kullanımını azaltmak için alınan önlemler artırılmalı ve caydırıcı cezalar uygulanmalıdır.

ABONE OL
25/02/2025 01:45
TÜTÜN VE SİGARA
0

BEĞENDİM

ABONE OL

1987 yılından bu yana her yılın 9 Şubat günü Dünya Sağlık Örgütü (WHO) üyesi ülkelerde Dünya Sigarayı Bırakma Günü olarak kutlanıyor. Bilindiği gibi sigara, içerdiği nikotin nedeniyle son derece bağımlılık yapıcı bir maddedir. Hem psikolojik, hem de fiziksel faktörlerle de bu bağımlılık ilerleyebiliyor. Başta akciğer hastalıkları olmak üzere birçok hastalığa sigaranın neden olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Her gün 14 000 kişi ve her 6,5 saniyede bir kişi sigaraya bağlı nedenlerle hayatını kaybetmektedir. Siz bu yazıyı okurken en az 10 kişi hayatını sigara nedeniyle kaybedecek.

Sigara içmenin tarihi, M.Ö. 3000’li yıllara dayanıyor. O tarihlerde Mısırlılar ve Güney Amerika’daki Maya Hintlileri arasında dini ve resmi törenlerde, büyü ve sihir olarak kurutulmuş bitkiler yakılarak ve tütsü olarak kullanırlarmış. Tütünü ilk kez tüttürerek içenler ise Kızılderililermiş. Tütün Osmanlı İmparatorluğu’na 1570’lerde tütünü birtakım hastalıkların tedavisinde kullanılan ve keyif verici bir ilaç olarak tanıtan Cenovalı denizciler tarafından getirilmiş. Ege kıyısında ekimine başlanmış ve Amerika kıtasından sonra ticarî bir madde olarak ilk defa Osmanlı İmparatorluğu topraklarında üretilmeye başlamış. Hatta İngilizler sigarayla ilk kez Kırım Savaşında Osmanlı askerlerinden görerek tanışmıştır. Osmanlı Devleti, devlet gelirlerini artırmak için sigarayı devlet tekeline alınca sigara üretimiyle uğraşan Rum tüccarlar o zamanlar İngiliz himayesinde olan Mısır’a göç etmiş ve Mısır’da 1880-1915 yılları arasında dev bir sigara endüstrisi oluşmuş. Avrupa ve Amerika’da I. ve II. Dünya Savaşı yıllarında sigara askerlere genel ihtiyaç olarak dağıtılmış, 1965 yılına kadar sigara tüketimi yükseliş eğilimi göstermiş ama zararları hakkında bilinçlenme yayıldıkça tüketim azalmış.

1920’lerden beri bilim adamları ve doktorlar sigarayı solunum yolu hastalıklarıyla ilişkilendirmişler. O yıllardan beri çalışmalar devam ediyor ve sigaranın akciğer kanseri ile direkt ilişkisi olduğunun kanıtlandı. Bu arada pasif içicilik kavramı ortaya çıktı. Bu, kişinin kendi sigara içmediği halde çevresel tütün dumanına maruz kalması anlamına geliyor. Çevresel tütün dumanı sigara içmeyenler için önemli bir sağlık tehlikesi ve güvenli bir maruziyet seviyesi yok. Çalışmalardan elde edilen kanıtlar pasif içiciliğin ölümle sonuçlanabilen hastalıklara yol açtığını ve var olan sağlık problemlerini kötüleştirdiğini gösteriyor. Bütün bunlara doğum öncesi ve bebeklik döneminde sigaraya maruz kalmanın verdiği zararlar da örneğin konjenital bozukluklar eklenince sigaranın verdiği zararın boyutlarının ne denli dehşet verici olduğu ortaya çıktı. 

Pasif içiciliğin zararlarının kanıtlanmasının ardından ilk kez 1993 yılında Amerika’nın Kaliforniya Eyaleti’nde kapalı alanlarda tütün kullanımı yasaklandı. Ülkemizde de bu uygulama 2008 yılında başladı. Ben bu uygulamanın öncesinde toplu taşım araçlarında, restoran ve benzeri yerlerde, kütüphanelerde defalarca sigara dumanına maruz kalmış biri olarak bu uygulamadan çok memnunum. Aslında uygulamada bazı eksikler de var. Örneğin bir mekâna girdiğinizde sigara kapalı alanda içilemeyeceği için bir bakıyorsunuz en güzel, havadar ve manzaralı yer sigara içilen bölüm olarak ayrılmış. Orada oturmak isterseniz duman altı olmaya razı olmanız gerekiyor. Aslında yasaya göre üstü kapalı olan her yerde sigara yasak, ama ne yazık ki bu göz ardı ediliyor. Siz içmeyerek doğrusunu yaptığınız halde iç kısımlarda oturmak zorunda kalarak sigara içmediğiniz için neredeyse cezalandırılıyorsunuz. Açık havada park veya benzeri yerlerde hatta caddelerde yürürken yüzünüze savurulan dumandan kaçabilmenin de bir yolu yok. Bir düşünün, iki lokma temiz hava almaya çıkmışsınız, bebeğiniz kucağınızda her şeyden habersiz uyuyor ve densizin biri yanınızdan geçerken sigarasının dumanını ikinizin de suratına üfleyiveriyor.

Sigaranın hem içen kişiye hem de çevresine verdiği zararlar düşünülünce alınan önlemlerin arttırılması ve cezaların ağırlaştırılması ve mutlaka uygulanması gerektiği ortada. Bence parklarda ve mesire yerlerinde de sadece belli alanlarda içilebilmeli, sokak ve caddelerde de tamamen yasaklanmalı.

Arabada bebeğiyle seyahat eden anne ve babaları gördükçe onların da para cezası alması gerektiğini düşünüyorum. Kimsenin savunmasız küçücük çocukları zehirlemeye hakkı yok.  

Alınması gereken önlemler saatlerce konuşulabilir. (En büyük önlemin de içilmesini zorlaştırmak, yani içilebilen yerleri azaltarak caydırıcılığı arttırmak olduğu kanısındayım. )Peki, sigarayı bıraktığınızda ne oluyor? 1 yıl sonra kalp ve damar hastalığı riski yarıya düşüyor. 5 yıl sonra inme riski daha düşüyor, 10 yıl sonra akciğer kanseri riski hiç sigara içmeyen biri ile aynı hale geliyor.

Sigarayı bırakmayı kolaylaştırmak için özellikle üniversitelerde sigarasız yaşam poliklinikleri var. Sağlık Bakanlığına bağlı çeşitli organizasyonlar da var. Bırakmak isteyen için imkân çok. Yeter ki isteyin. Kendinize duyarsız olabilirsiniz, ama içmeye devam ederek sevdiklerinize de en az kendiniz kadar zarar verdiğiniz bir gerçek. Bugün sizin için bir milat olsun. Dünya Sigarayı Bırakma Gününde sigarayı bırakın.


En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.





HIZLI YORUM YAP